Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan 'Hürmüz Boğazı' Açıklaması

TAKİP ET

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Küresel ekonomide insan ve mal dolaşımını sağlayan lojistik hatların önemi her geçen gün daha da artıyor. Bölgemizde son dönemde yaşanan gerilimler, Hürmüz Boğazı'nda, hava sahalarında ortaya çıkan belirsizlikler, yeni ve güvenli ulaştırma güzergahlarının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlattı' dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'da Küresel Ulaştırma Koridorları Forumu'nda konuştu. Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen Küresel Ulaştırma Koridorları Forumu’nda ulaştırma, istihdam ve ekonomiye ilişkin önemli mesajlar verdi.

Erdoğan, muhalefetin yatırımları engellemeye çalıştığını belirterek, "Muhalefetin takoz siyasetine hiçbir zaman teslim olmadık. Engellere takılmadan projelerimizi kararlılıkla hayata geçirdik." şeklinde konuştu.

Erdoğan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

“Medeniyetlerin buluşma noktası kadim şehrimiz, İstanbul'a hoş geldiniz diyorum. İki gün boyunca yapacağınız istişarelerin, alacağınız kararların, kuracağınız dostlukların şimdiden hayırlara vesile olmasını diliyorum. Şu anda yalnızca 4 saatlik uçuş mesafesiyle 67 ülkeye ve yaklaşık 1.5 milyar insana doğrudan erişim sağlayan bir ülkenin misafirisiniz. Ekonomik bakımdan 51 trilyon doları aşan gayri-safi yurtdışı hasılaya sahip bir coğrafyanın tam merkezinde yer alıyorsunuz. Forumun bir uluslararası toplantıdan öte, Türkiye'nin ulaştırma vizyonunu ve liderlik kapasitesini tüm dünyaya gösteren önemli bir platform olacağına yürekten inanıyorum.

"Yol medeniyettir dedik yatırım seferberliği başlattık"

Forumun düzenlenmesinde emeği geçenlere, dünyanın 4 bin insanı gelerek, foruma katkı verecek siz değerli dostlarımıza teşekkür ediyorum. Küresel ekonomiyle insan ve mal dolaşımını sallayan lojistik hakların önemi her geçen gün daha da artıyor. Bunun en açık örneğini Kovid salgını döneminde hep beraber yaşadık. Bölgemizde son dönemde yaşanan gerilimler, Hürmüz Boğazı'nda, hava sahalarında ortaya çıkan belirsizlikler, yeni ve güvenli ulaştırma güzergahlarının ne kadar kıymetli olduğunu bir kez daha hatırlattı. Tarihte olduğu gibi, günümüzde de ulaşım imkanlarını geliştiren ülkeler toplumlarının sadece refahına katkıda bulunmuyor, aynı zamanda kültürel ve bilimsel gelişimlerini de ilerletiyor. Türkiye'nin özellikle son 22 yıldır kara, hava ve deniz yollarına ilave olarak iletişim ve enerji hatlarına yaptığı büyük yatırımların gerisindeki en temel motivasyon işte bu yaklaşım. Yol medeniyettir dedik ve bu alanda gerçekten büyük bir yatırım seferberliğini başlattık. İktidarlarımız döneminde ulaştırma ve haberleşme altyapısına yaklaşık 300 milyar dolarlık yatırım yaptık.

"Hava yolu halkın yoluna dönüştü"

Türkiye'yi hızlı trenle biz tanıştırdık. Hava yolunu halkın yolu haline biz dönüştürk. 26'dan devraldığımız havalimanı sayımızı 58'e ulaştırdık. İstanbul Havalimanı yılın ilk 5 ayında 32 milyona yaklaşan yolcu sayısıyla kendi rekorunu kırdı.

2002 yılında ülkemizdeki toplam araç sayısı 8,5 milyon civarındayken şehirler arasındaki ortalama hızımız saatte 40 km. Bugün ülkemizdeki araç sayısı 32 milyonu geçmesine rağmen ortalama seyahat hızımız 90 km'ye çıkmış durumda.

"Muhalefetin takoz siyasetine teslim olmadık"

Burada şu acı gerçeği de vurgulamak mecburiyetindeyim. Hükümet olarak bütün bu yatırımları yaparken muhalefetin ve marjinal örgütlerin engelleme çabalarıyla da mücadele ettik. Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nü sabote etmek için sokak olayları dahil her yolu denediler. İstanbul Havalimanı ile ilgili bir sürü iftira aldılar. Gün oldu yol mu yiyeceğiz dediler. Gün oldu bunlar israf dediler. Gün oldu yeni yol yaparak trafik sorunu çözülmez dediler. Gün oldu projeleri durdurmak için mahkeme kapılarında nöbet tuttular. Burada sayamayacağımız bir sürü iddia, iftira ve eleştiri ile ulaştırma yatırımlarımıza kara çaldılar. Aslında ne iş yaptılar ne hizmet ürettiler ne de bizim iş yapmamızı, hizmet üretmemizi, vatandaşımızı hak ettiği eserlerle buluşturmamızı istediler. İdeolojik konfor alanlarının dışına çıkmaya hiçbir zaman yanaşmadılar. Ama biz bunlara aldırmadık. Muhalefetin takoz siyasetine hiçbir zaman teslim olmadık. Engellere takılmadan projelerimizi kararlılıkla hayata geçirdik. Hemen hepsi kıvanç kaynağımız pek çok eseri, yatırımı, vizyon projesini halk olsun ülkemizin kazançhanesine başarıyla yazdık.

Vatandaşlarımızla birlikte ülke ve komşuları, bölgeleri birbirine bağlayacak barış ve işbirliği yolları, koridorları, rotaları tesis ediyoruz. Bu noktada iki büyük projenin stratejik anlam kazandığını görüyoruz. Bunlardan ilki ortak koridordur. Çin'den Avrupa'ya kadar uzanan ve 21 ülkeyi demir yolu ağıyla birbirine bağlayan ortak koridor, deniz yoluna kıyasla iki kat daha hızlı, hava yoluna göre ise yaklaşık dört kat daha ekonomik taşıma imkanı sürdür. Adeta tarihi ipek dolunu yeniden hizmete alıyoruz. Ortak koridorun bel kemiğini teşkil eden Bakü, Tiflis, Kars demir yolu hattını da faaliyete geçirdik. Bu muazzam projenin daha da geliştirilmesini gerek ikili, gerek Türk devletleri teşkilatı gibi platformlarda ele almaya devam ediyoruz.

"Kalkınma Yolu'nun üretim etkisi 50 milyar doları aşacak"

 Bir başka önem verdiğimiz proje Kalkınma Yolu. Ticari bir tasavvur olmanın ötesinde bir barış projesi olan Kalkınma Yolu, kuzey-güney ekseninde coğrafyaları birbirine bağlarken, komşumuz Irak'ı merkez alan konumuyla bölgesel istikrar ve refahın anahtarıdır. Kalkınma Yolu'nun 10 yıllık projeksiyonla üretim etkisi 50 milyar doları aşacak. İstihdama etkisinin ise yıllık ortalama 63 bin kişiyi bulması hesaplanıyor. Kalkınma Yolu'yla jeopolitik imkanlarımızı tüm bölgemizin faydalanacağı kapsamlı bir ekonomik avantaja dönüştüreceğiz. Projenin en büyük kazananı bizimle ve komşumuz Irak'la birlikte bölgemizdeki bütün kardeş ülkeler olacak.

Çevremizdeki tüm ülkelerle ilişkilerimizi kazan kazan anlayışı temelinde ilerletirken, aramızda gönül köprüleri kurmaya da önem veriyoruz. Barış ve huzurun tüm dünyaya egemen olmasının ancak insanlığın bir bütün halinde kalkınmasıyla mümkün olacağına inanıyoruz. İşte bu nedenle artık Türkiye'nin sadece jeopolitik konumundan değil, jeostratejik güven adası olma özelliğinden de söz ediyoruz. Bu iddiamızın altını ise ulaştırma yatırımlarımızla, insani yardımlarımızla, girişimci dış politikamızla, dünyada takdir toplayan vicdanlı duruşumuzla ve bölge altlarını refahına yaptığımız katkılarla dolduruyoruz.