Devlet Bahçeli'den 'üçüncü dünya savaşı' uyarısı
Devlet Bahçeli, İsrail-İran çatışmasına değinerek, 'Yeni bir dünya savaşıyla ilgili tahmin ve kanaatlerin yoğunlaşmasından dolayı çok boyutlu krizlere seferberlik ruhuyla odaklanmanın ertelenemez bir mecburiyet olduğunu düşünüyorum' dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, geçirdiği kalp ameliyatı sonrasında ilk kez partisinin TBMM Grup Toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. 5 ayın ardından kürsüye çıkan MHP Lideri Bahçeli, İsrail-İran çatışması hakkında değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli, "Yeni bir dünya savaşıyla ilgili tahmin ve kanaatlerin yoğunlaşmasından dolayı çok boyutlu krizlere seferberlik ruhuyla odaklanmanın ertelenemez bir mecburiyet olduğunu düşünüyorum. Tahran’a, Bağdat’a, Şam’a ezcümle diğer komşu ülke başkentlerine atılan bombaların Ankara’ya etkisi olamayacağını iddia etmek için ya cahil ya da görevli bir işbirlikçi olmak kâfidir" dedi.
Uyarıda bulunan Bahçeli, “Allah muhafaza, Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması halinde ise insanlık ve dünya medeniyeti kendi kendini yiyip bitiren, yakıp yok eden canavar bir organizmanın durumuna düşecektir” diye konuştu.
Bahçeli’nin konuşması şöyle:
"Kavuşmanın tarifsiz duygularıyla dolup taşıyoruz"
"Malum olduğunuz zorunlu hallerden dolayı grup toplantılarımıza bir süre ara vermiştik. Hamdolsun bugün yeniden bir aradayız. Kavuşmanın tarifsiz duygularıyla dolup taşıyoruz. 28 Ocak 2025 tarihinden sonra gerçekleştirdiğimiz ilk grup toplantımızla kaldığımız yerden yolumuza coşkuyla devam ediyoruz. Şükürler olsun ki fikrimiz doğrudur, hedeflerimiz doğrudur, mücadelemiz doğrudur, tarafımız doğrudur, tavrımız doğrudur, varlığımız dost doğrudur. Biz MHP’yiz, biz Türkiye’yiz.
Kapalı devre siyasetin sınırlarını aşmak, çevrimiçi söylemlerden alanını genele yaymak istiyoruz. Kapımızı örtüp perdelerimizi indiremeyiz. Başkasının yangınıyla kendi evimizi ısıtamayız. Göze batmaktan ziyade gönülde kalmanın arayışındayız.
Huzurlu Türkiye’nin ardındayız, süper güç Türkiye’nin amacındayız. Türkiye Yüzyılını inşa ve ihya etmenin arzusundayız. Milli birlik ve dayanışmamızı güçlendirmenin çabasındayız. Terörsüz Türkiye’ye ulaşmanın azim ve kararlılığındayız.
Ülkemizin güvenliği tehlikeye düşerse, ‘kim benim önüme düşecek’ sorusunun cevabını iyi biliyoruz. Milletinin bekası tehdit altına girerse kimin milli kimliğin, huzurun, başarısın güvencesi olacağını iyi biliyoruz.
MHP ve Cumhur İttifakı’nın milletimizin aradığı bu soruların cevapları karşısında doğrudan güvendiği yegane adres olduğunun sonuna kadar bilincindeyiz çünkü milletimizin çarpan nabzını her şeyimizle hissediyoruz.
"Siyasetimizi boş hayaller üzerinde yapmıyoruz"
Milletin sesine kulak vermek, bu sesi şuurla duyup hissetmek, her şeyden önce zamanlar üstü erdem ve empati gerektirir. Bunun yanında soylu bir tarihe bağlılık, millete mensubiyet, kıvancı hayati önem ve değerdedir.
Bu yüzden diyoruz ki; insan için, aile için, millet için, ülkemiz için yapacaklarımızın, söylediklerimizin en az yaptıklarımız kadar etkili olması gerekmektedir. Bu kapsamda atacağımız her adım azdan çoğa, basitten karmaşığa, küçükten büyüğe doğrudur. Bireyden topluma, insandan millete, milletten devlete doğrudur. Özgürlükten güvenliğe, hakkaniyetten adalete, adaletten eşitliğe doğrudur.
İşsizden işliye, çalışmayandan çalışana, üretmeyenden üretene doğrudur. Susandan konuşana, durandan yürüyene, yürüyenden koşana doğrudur. MHP ve Cumhur İttifakı tıpkı bir zembereğin saatte oynadığı fonksiyonu daha genel manada millet varlığını ilerletmek maksadıyla yerine getirecektir.
Hedefimiz; dönemin şartlarında benzerlerini ecdadımızın başardığı tarihi nizamın çağdaş bir yansımasıdır. Biz, siyasetimizi boş hayaller üzerinde yapmıyoruz. Biz, siyasetimizi yalnızca bekamıza yönelik alarm düğmelerine basmak olarak yorumlamıyoruz. Sebepleri sorgulamadan, sonuçları eleştirmenin bir anlamı olmadığına inanıyoruz.
Sebepler sabit kaldıkça sonuçların da aynı olacağını biliyoruz. Bu kesintisiz döngünün sürekli şikayet edilen sonuçlardan başka bir akıbet oluşturmayacağını yaşayarak biliyoruz.
Bize göre siyaset, iftihar ettiğimi Türk milletine hizmet için lütfedilen tarihi bir fırsatın tanımıdır. Bu fırsatı kullanmaya aday diğer aktörlerle girişilen hizmet yarışında öne çıkma becerisidir ama özne her zaman ve her daim Türk milletidir.
Şayet Türk milleti yoksa biz zaten olamayız. Bizim siyasi varlık nedenimiz bu büyük millet gerçeğidir. Bizim mücadele alanımız da millet varlığının sürdürülebilmesidir. Bunun için mevzu bahis hedefimize milleti ebet müddet diyoruz. Biz, o varsa ayaktayız, siyasetimiz de Türk milleti varsa hep var olacaktır. Kaldı ki varlık nedenimiz büyük Türk milletidir.
Siyaseti muhalefet partilerinin yaptığı üzere yüreklerdeki güzel duyguları istismar maksadıyla icra etmiyoruz. Siyaseti yalan ve fitne çarkını döndürmek olarak değerlendirmiyoruz. Siyaseti bir şeyler yapıyor görünmek ve günü kurtarmak niyetiyle yerine getirmiyoruz, getirmeyeceğiz. Çünkü siyaseti birilerini koltukta tutmak için sergilenen tiyatro sahnesi olmadığının farkındayız.
Bütün samimi gayretlerimizin sonucunda bir milletin yeni yüzyıla doğru yolculuğu vardır. İnsanın refahı, mutluluğu ve esenliği vardır. Bir ülkenin geleceği ve mukadderatı vardır.
"İsrail’in İran’a saldırısı haksızdır ve barbarlıktır"
Değerli milletvekilleri, çatışma ve savaşların birbirine eklemlenerek küresel ve bölgesel temelde kaos düzeni ikmal ettiğini görüyoruz. Buna da oldukça kaygı duyuyoruz. Öncelikle düşünmemiz gereken Türkiye’mizdir.
İsrail’in İran’a saldırısı haksızdır ve barbarlıktır. 22 Haziran’da ABD’nin İran’ın sözde 3 nükleer tesisini bombalamasıyla savaşan ülkeler hattına aktif olarak girdiği açıktır. Buna karşılık İran misilleme üstüne misilleme yapmaktadır.
"Tahran’a, atılan bombaların Ankara’ya etkisi olamayacağını iddia etmek için ya cahil olmak kâfidir”
Yeni bir dünya savaşıyla ilgili tahmin ve kanaatlerin yoğunlaşmasından dolayı çok boyutlu krizlere seferberlik ruhuyla odaklanmanın ertelenemez bir mecburiyet olduğunu düşünüyorum. Tahran’a, Bağdat’a, Şam’a ezcümle diğer komşu ülke başkentlerine atılan bombaların Ankara’ya etkisi olamayacağını iddia etmek için ya cahil ya da görevli bir işbirlikçi olmak kâfidir. İsrail, İran’a saldırarak Gazze soykırımı perdelemek istemiş, terörsüz Türkiye’nin tekerine çomak sokmaya tertip etmiş, korku uyandırarak komşu coğrafyaların Siyonist emperyalist kurguya göre yeni baştan tanzimini ve tasrifini planlamıştır.
Coğrafyaların bombalanarak silkelenmesi, altının üstüne getirilmesi, barışçıl diyalogları köstekleyecek, huzur ve istikrar özlemini köreltecek, vekalet savaşlarını kızıştıracak, sonu gelmeyen çalkantılar dönemi başlayacaktır.
Allah muhafaza, Üçüncü Dünya Savaşı’nın çıkması halinde ise insanlık ve dünya medeniyeti kendi kendini yiyip bitiren, yakıp yok eden canavar bir organizmanın durumuna düşecektir.
"İsrail cinayet aygıtına dönüşmüştür"
İsrail tehdidinde tüm eşikler aşılmış, sözün hükmü hepten aşılmıştır. Otokontrolünü kaybeden sözde bir devlet, şiddetin bütün düğmelerine gözü kapalı şekilde basmaktadır.
Sözde devlet diyorum çünkü İsrail uluslararası hukukun evrensel ilkelerine göre devlet olma vasfından hızla kopmuş, bir cinayet aygıtına, bir ölüm mangasına, bir terör örgütüne dönüşmüştür. BM, aciz, atıl dilim varmıyor söylemeye ama korkaktır!
BMGK, kahredici sessizliğe ve tepkisizliğe gömülü vaziyettedir. Uluslararası toplum derhal harekete geçmektedir.
"BM kuvvet kullanmalı, askeri gücünü sahaya sürmeli"
İslam ülkeleri üç maymunu oynamaktan derhal vazgeçerek, ahlaki tavrını ve tarafını erdemli ve eylemsel adımlarla berrak şekilde göstermeli kolektif bir devreye girmelidir. Sorarım bugün değilse ne zaman ümmet ve millet bilinci diriliş emaresi gösterecektir? Bu ne aymazlıktır? Bu ne yaman bir çelişkidir?
Akan kana hiçbir surette sessiz kalınamaz, BM derhal kuvvet kullanmalıdır. İsrail terör devletine karşı ortak bir direniş hattı kurulmalıdır. BM askeri gücünü sahaya sürmelidir. Bu gelişmeler ortadayken CHP yönetiminin gelişmeler karşısındaki ilkesiz, ilişkisiz, iltihaplı siyaseti gerçekten de endişe verici boyutlardadır. Mahalle yanarkan CHP’nin ısrarla havanda su dövmesi, kaçak güreşmesi, polemik ve dedikodu değirmenine su taşıması ayıplı bir siyasetin ucuz numaralarından başka bir şey değildir.
Bahçeli'den CHP'ye tepki
Muhalefetin Türkiye’ye yabancılaşması, milli birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyulan dönemde hezeyan dönemine girmesi siyaset ve demokrasi hayatımız için şiddetli bir sancıdır.
CHP’nin durduğu yer Türk milletinin durduğu yer değildir. CHP’nin baktığı yer Türkiye’nin millî hedefleriyle bir ve ayrı değildir. Bu temel milli meselelerde uzlaşmaya yanaşmamak düşman emellerinin vatanımıza ulaşmasına aleni çanak tutmaktır.
Muhalefetin omurgası kırık, çürük ve çöküktür. Omurgasız vücut cesetten ibarettir. Biz, ceset olmaya değil, aziz milletimiz, cennet vatanımız ve geleceğin Türk evlatları için dipdiri olmanın heyecanındayız. Gün birleşme günüdür, gün dayanışma günüdür."