İmralı Ziyaretinden Sonraki İlk Komisyon Toplantısı

TAKİP ET

İmralı ziyareti sonrası ilk kez toplanan komisyonda konuşma yapan TBMM Başkanı Kurtulmuş, 'Komisyon, bu konuyla ilgili farklı toplumsal kesimleri, tarafları ve süreçlerde mağdur olanları dinlemiştir. Bu son ziyaretle dinleme safhası tamamlanmıştır, raporlama aşamasına geçiyoruz' dedi.

TBMM’de yapılan komisyon toplantısında alınan kararla 24 Kasım'da AK Partili Hüseyin Yayman, DEM Partili Gülistan Kılıç Koçyiğit ve MHP'li Feti Yıldız’dan oluşan heyet, PKK lideri Abdullah Öcalan'ı İmralı'da ziyaret etmişti.

Bugünkü toplantıda İmralı görüşmesinin aktarılması ve sürece dair yasal düzenlemeler için hazırlanacak komisyon raporu çalışmalarının ilk adımının atılması bekleniyor. Toplantı öncesi TİP Milletvekili Ahmet Şık, görüşme tutanaklarının kamuoyuyla paylaşılması ve oturumun açık yapılması için Meclis Başkanlığına dilekçe vermişti. DEM Parti de tutanakların halkla paylaşılmasını istediğini çok kez dile getirmişti.

“Sürecin en hassas dönemine girmiş durumdayız”

Toplantı sonrası konuşma yapan Meclis Başkanı Numan Kurtulmuş şunları söyledi;

Diyebiliriz ki en hassas, en kritik, en kırılgan dönemine girmiş durumdayız. Şimdiye kadar bu çalışmaları hassasiyetle ve fedakârlıkla yürüttük, bu noktaya kadar getirdik. Bundan sonra da artık son düzlükte yapacağımız bir iki temel vazifemizi icra edip oluşturacağımız sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’na sunacağız. Ümit ederim ki çalışmalarımız hayırla neticelenir. Hepimizin benimsediği gibi, bu Komisyon ve bu süreç sadece ‘terörist Türkiye’ meselesinden ibaret değildir. Bu meselenin bir kısmı devletin ilgili bütün kurumları vasıtasıyla sahada ve örgütle yapılan temaslarla bugüne kadar getirildi.

“Süreç, bir ‘al-ver’ ya da pazarlık süreci değil”

Bu sürecin bir “al-ver” ya da pazarlık süreci olmadığını, örgütün kendisini feshetme kararını ortaya koyduktan ve silahları teslim etme sürecine sembolik bir törenle başladıktan sonra sürecin hızlandığını belirtmek isterim. Siyaset de üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmek için Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde bulunan partilerimizden on birinin ittifakıyla bu Komisyonu kurmuş ve bugüne kadar getirmiştir. Komisyon da bu tarihi sürecin sorumluluğunu yüklenerek görevlerini yerine getiriyor.

Bundan sonraki süreçte çok daha dikkatli olmamız, çok daha hassas davranmamız gereken bir aşamaya girmiş bulunuyoruz. Bunu, başta kendim olmak üzere hepimiz için önemli bir uyarı olarak belirtmek istiyorum. Şimdiye kadar yüz otuz dört kişi ve kuruluş dinlendi. En son, on sekizinci toplantımızda, toplantıya katılanların beşte üç çoğunluğuyla yani nitelikli çoğunlukla alınan karar gereği, komisyonda grubu bulunan partileri temsilen birer temsilcinin adaya gitmesi kararlaştırıldı. Üç siyasi parti temsilcisini gönderdi ve ziyaret 24 Kasım tarihinde gerçekleştirildi. Bu ziyaretle birlikte komisyonumuzun dinleme faslı nihayete ermiştir.

“Dinleme safhası tamamlandı, raporlama aşamasına geçiyoruz”

Komisyon, bu konuyla ilgili farklı toplumsal kesimleri, tarafları ve süreçlerde mağdur olanları dinlemiştir. Bu son ziyaretle dinleme safhası tamamlanmıştır. Şimdi raporlama aşamasına geçiyoruz. Komisyon çalışmalarından sonra terörist Türkiye’nin gerçekleştirilmesiyle ilgili, ortak hassasiyetleri ve mümkünse müşterek kanaatleri içeren bir rapor hazırlamayı ümit ediyorum. Rapor hazırlanmasıyla bu tarihi süreç önemli bir eşiği daha aşacak ve üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiş olacaktır.

Burada, grubu bulunan partilerden kendi raporlarını hazırlamalarını istirham etmiştik. Şimdiye kadar beş-altı arkadaşımızın hazırladığı rapor geldi. Hepsini kaydediyoruz; bir sayfa ya da tek bir evrak dahi gelse, bu evrakı kaydedip sürecin resmi tutanakları içine alıyoruz.

Bugünkü oturumumuzda önce raporları dinleyeceğiz. Raporu hazır olan partiler varsa onları dinleyeceğiz. Diğer arkadaşlarımızın da detayları değil ama ana başlıklarıyla raporda nelerin gündeme getirilmesi gerektiğine ilişkin görüşlerini alacağız.

“Herkesin, sürecin en hassas dönemini siyasi pozisyonlarının malzemesi hâline getirmemesi lazım”

Değerli arkadaşlarım, gerçekten sürecin ne kadar hassas bir noktaya geldiği görülüyor. Söylenen her sözün normal zamandakilere göre kat kat daha fazla etki ettiği, hiç beklemediğiniz çevrelerde olumlu ya da olumsuz yankı uyandırdığı bir sürece giriyoruz. Dolayısıyla ‘söz gümüşse sükût altındır’ derler; yüz düşünüp bir konuşmanın, hatta bin düşünüp bir konuşmanın gerektiği günlerdeyiz.

Herkesin, sürecin en hassas dönemini siyasi pozisyonlarının malzemesi hâline getirmemesi lazım. Hepimizin siyaset anlayışları, kanaatleri farklı olabilir ama ortak olduğumuz nokta şudur: Bu memlekette silahlar sussun, terör sona ersin, analar ağlamasın, ocaklar sönmesin ve bu milletin geleceği karanlık ellere teslim edilmesin. Bu nedenle sürecin siyasi malzeme yapılmaması konusunu bir kez daha istirham ediyorum.

“Bu mesele bir partinin ya da birkaç partinin meselesi değildir”

Basınımıza da bu dönemde büyük sorumluluklar düşüyor. Zaman zaman bu uyarıyı yaptık; hissediyoruz ki buna ihtiyaç var. Sürecin aslı, kim ne dedi, nereden geldi, nereye gitti gibi magazin konularından daha önemlidir. Önemli olan, bu süreçte hangi somut sonuçların ortaya konulduğudur. Sürecin magazinleştirilmemesi için olağanüstü gayret göstermemiz gerektiği kanaatindeyim. Ayrıca dilimize, üslubumuza ve davranışlarımıza azami dikkat etmemiz gereken bir dönemdeyiz.

Tekrar ettiğim bir hususu yineleyerek bitireceğim; bu mesele bir partinin ya da birkaç partinin meselesi değildir. Bu mesele bütün Türkiye’nin, seksen altı milyon insanın meselesidir. Bu süreç başarıyla sonuçlandığında yalnızca bir ya da birkaç parti değil, sürece karşı olanlar da dahil bütün Türkiye kazanmış olacaktır. Bu nedenle şimdiye kadar olduğu gibi elimizi taşın altına koymaya devam edeceğiz ve olumlu sonuç almak için sabırla müzakere süreçlerini tamamlayacağız.

Tekrar ifade etmek istiyorum; sağda solda, içeriden ya da dışarıdan bu meselenin son noktaya geldiğini, son günlere yaklaşırken süreci akamete uğratmak için hesap yapanların olduğunu biliyoruz. Bir akıl, onların aklından daha üstün olmayı gerektirir. Bu nedenle bizler sabırla, farklılıklarımızı birbirimize ifade ederek yolumuza devam edeceğiz. Ümit ediyorum ve inanıyorum ki bu sefer Türkiye kazanacak; bu sefer mutlaka kazanacağız.”