TÜSİAD'ın iki başkanına yeni dava!

TAKİP ET

TÜSİAD Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras hakkında zincirleme şekilde "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" iddiasıyla adli para cezasına çarptırılmaları talep edildi.

Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Başkanı Orhan Turan ve Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras'a yönelik "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" iddiasıyla yürütülen soruşturma tamamlandı.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nca hazırlanan iddianamede, şüpheliler Turan ve Aras'ın içeriğini bilmedikleri siyasi, hukuki, adli ve idari olaylar ile ilgili değerlendirmede bulundukları anlatıldı.

Hazırlanan iddianamede, Turan ve Aras'ın Bolu Kartalkaya'da meydana gelen ve 78 kişinin hayatını kaybettiği yangın olayı ile ilgili, depremlerle ilgili, Erzincan'ın İliç ilçesindeki altın madeninde oluşan heyelan ile ilgili, bazı belediye başkanları ile ilgili, belediye başkanlarının yerlerine kayyum atanması ile ilgili, Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile ilgili, menajer Ayşe Barım ile ilgili ve İBB'nin görevinden uzaklaştırılan tutuklu başkanı Ekrem İmamoğlu ile ilgili hukuki konularda "algı oluşturduklarını", "toplumda endişe ve güvensizlik ortamının olduğunu", "hukukun üstünlüğü ve bağımsız yargıya" vurgu yaparak devam eden soruşturmalarda adil yargılanma ilkesi ve hukukun üstünlüğüne uyulmadığını söyledikleri kaydedildi.

Hazırlanan iddianamede şüpheliler Mehmet Ömer Arif Aras ve Orhan Turan'ın zincirleme şekilde "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" 50 günden az olmamak üzere adli para cezasına çarptırılması talep edildi.
İddianame, Turan ve Aras'ın İstanbul 28.Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderilen ve haklarında zincirleme şekilde "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymak" iddiasıyla 1 yıl 10 aydan 5 yıl 6 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilen dava dosyasıyla irtibatlı olduğu gerekçesiyle aynı mahkemeye gönderildi.

İddianamede, şüpheliler Turan ve Aras'ın sözlerinin düşünce ve ifade özgürlüğü açıklama sınırlarını aştığı, sözlerinin haber ya da bilgi verme hakkı kapsamında değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, hukuksuzluk ve güven problemi olduğuna ilişkin kamu barışını bozan bilgiler verdikleri, hukuki konularda yargı görevlerini yapanları manipüle etmek amacıyla gerçeğe aykırı ve yanıltıcı bilgiler verdikleri, öte yandan toplumun barış esasına dayalı hukuki güvenlik zemininde ülkede yaşadıklarına dair duyguyu zedeledikleri öne sürüldü.