Yeni eğitim-öğretim yılı yaklaşırken, veliler artan okul masrafları karşısında çaresiz. Servis ücretlerinden kırtasiyeye, kayıt paralarından kantin fiyatlarına kadar eğitim maliyetleri hızla asgari ücretin üzerine çıktı.
Eğitim-İş Genel Başkanı Kadem Özbay, okullar açılmadan önce eğitim sistemine ilişkin önemli değerlendirmelerde bulundu. Kadem Özbay, yeni eğitim öğretim yılı öncesinde yaptığı değerlendirmelerde, Türkiye’de eğitimin anayasal hakkın ötesinde, ekonomik güce göre şekillenen bir yapı haline geldiğine dikkat çekti. Özbay, “Artık eğitim tamamen ailenin cüzdanına bağlı. Cüzdanda ne kadar parası varsa, eğitimden o kadar yararlanabilir” ifadeleriyle tabloyu özetledi.
“Servis masrafları kaçınılmaz hale geliyor”
“‘En iyi okul, en yakındaki okuldur’ anlayışı, kentleşme politikalarıyla birlikte ortadan kalktı” diyen Özbay, “Bugün birçok öğrenci, yürüyerek ulaşamayacağı uzaklıktaki okullara gitmek zorunda kalıyor. Bu da servis masraflarını kaçınılmaz hale getiriyor. Kısa mesafe servis ücretleri 3 bin TL’den başlarken, uzun mesafelerde bu rakam 7 bin- 8 bin TL’ye kadar çıkabiliyor. Üstelik ‘servis ablası’ için ekstra ücret de talep ediliyor” dedi.
Kayıt parası yasa dışı ama zorunlu
Devlet okullarında dahi velilerden kayıt parası adı altında para alındığını belirten Özbay, “Adını kayıt parası olarak resmi olarak söylemeseler de okul aile birlikleri üzerinden alınan bağışlarla çocuklarını okullara kaydettirebiliyorlar. Millî Eğitim Bakanı ‘yasak’ diyor ama okul aile birliklerine bağış alındığını bilmiyor mu? Hodri meydan, bütün okul aile birlikleri hesaplarını inceleyelim. Hemen hemen her veliden bir para girdisi var” diye konuştu.
“Okul masrafları sosyoekonomik ayrışmayı da artırıyor”
Bir öğrencinin yalnızca defter ihtiyacının bile ortalama 1500- 3 bin TL arasında olduğuna dikkat çeken Özbay, “Kaliteli ürünlerin fiyatları 400 TL’ye kadar çıkarken, ucuz malzemeler ise sağlık açısından ciddi riskler taşıyor. Çocuklar arasında yaşanan materyal eşitsizliği, okul içi sosyoekonomik ayrışmayı da artırıyor” ifadelerini kullandı.
“Beslenme giderleri ağırlaştı”
Beslenme giderlerinin de ağırlaştığını dile getiren Özbay, “Kantin fiyatlarının listesine baktık, bir parça incecik kaşarın olduğu tost 70 lira olmuş. Çocuk yalnızca bunu yiyorsa bile günlük 100 lira masraf çıkıyor. 22 iş günü üzerinden baktığımızda yalnızca tost ve ayran 2 bin TL’yi geçiyor. Üstelik birçok öğrenci sabah kahvaltısı yapamadan okula geliyor” şeklinde konuştu.
“Temizlik personeli yetersizliği büyük bir sorun”
Temizlik personeli yetersizliğinin bir diğer büyük sorun olduğunu söyleyen Özbay sözlerine şöyle devam etti;
“Türkiye genelinde 61 bin okul bulunmasına rağmen, yalnızca 15 bin kadrolu yardımcı personel görev yapıyor. Okullar, geçici işçi çalıştırmak için velilerden para toplamak zorunda kalıyor. Toplum Yararına Program (TYP) kapsamında alınan geçici personel ise hem yetersiz hem de çoğu zaman denetimsiz”
“Okul kıyafetinin eşitlik açısından önemi vardır”
Özbay, tek tip okul kıyafeti tartışmasına da değinerek, “Okul kıyafetinin güvenlik, aidiyet ve eşitlik açısından önemi vardır. Çocuklar birbirleriyle marka yarıştırmaz. Ama burada da ticari bir alan yaratıldığını görüyoruz. Okullar birkaç mağazayla anlaşarak veliden para talep ediyor” İfadelerini kullanarak, “Bir tişörtü, bir pantolonu çocuğuna veremeyen bir devlet, güçlü bir devlet olabilir mi?” sorusunu yöneltti.
Eşitsizlik derinleşti, eğitim metalaştı
Geçmişle bugünü kıyaslayan Özbay, “Devlet okullarının bile bu kadar paralı hale geldiği, kayıt parasının olağanlaştığı, herkesin servisle okula taşınmak zorunda kaldığı bir tabloyu hiç görmedik. Artık çocuğunun okula başlamasına sevinen değil, ‘ne yapacağız’ diye kara kara düşünen veliler var” dedi. Özbay, son 5 yılda eşitsizliklerin daha da derinleştiğini vurgulayarak, “Devlet okullarında kapıcı çocuklarının ayrı sınıflara ayrıldığını, mahallelere ve gelir durumlarına göre okulların imkânlarının farklılaştığını gördük” diye konuştu.
OECD verileri: Türkiye eğitime en az kaynak ayıran ülkelerden
Eğitim masraflarının asgari ücretli bir ailenin bütçesini aştığını belirten Özbay, “Kayıt parası, servis, defter, kitap ve yardımcı kaynakları koyduğumuzda bir asgari ücretlinin maaşı çocuğunu okula başlatmaya yetmiyor. OECD verileri de Türkiye’nin hane halkının eğitime en çok para harcamak zorunda kaldığı ülke olduğunu gösteriyor” dedi.
Türkiye’nin ekonomik potansiyeline de dikkat çeken Özbay, “Türkiye Cumhuriyeti G20 ülkeleri arasında. Demek ki burada aslında bir bütçe var. Burada siyasi tercihle alakalı bir durum var. Kamu kaynaklarını halka eşit şekilde dağıtmayı düşünüyorsanız, kendinize itibar olarak gördüğünüz lüksten şatafattan vazgeçersiniz. Bu bir politik tercih” değerlendirmesinde bulundu.
“Türkiye’nin eğitimin daha nitelikli yapılabilmesini sağlayacak ekonomik güce sahip olduğunu” belirten Özbay, “Bugün birçok bakanlığın yalnızca gezi, toplantı anlamında yaptığı harcamalar; milletvekillerine, bakanlara sağlanan ayrıcalıklar eğitime aktarılsa sorunların büyük kısmı çözülür” dedi.
Millet Haber Ajansı / Ankara