Kardelen Hareketi Genel Başkanı Zafer Emanetoğlu'nun Terörsüz Türkiye sürecinde yaşanan gelişmelere ilişkin yaptığı açıklaması şöyle;
40 yılı aşkın bir süredir bu aziz milletin canını yakan, asker, polis, korucu, öğretmen ve her meslek ve cenahtan on binlerce masum insanımızı öldüren, ülkemizin ayağına adeta pranga olan terör örgütü PKK kendisini feshettiğini duyurmuştur.
Türkiye’ye ve İslam alemine hasım birçok merkezin, İsrail’in, ABD’nin, Almanya ve Fransa’nın desteği ve sponsorluğuyla yürütülen bu terör faaliyetinde PKK, çok patronlu bir taşeron örgüt olarak ülkemizin, devletimizin bekasına kastetmiştir. Yürüttüğü etnik siyaset ve propaganda ile, ülkemiz ve bölgemizdeki Kürt kardeşlerimizi Türkiye’ye karşı hasmane duygularla kışkırtmak gibi şeytani bir plan uygulamış ve toplumsal birliğimize, bin yıllık kardeşliğimize kastetmiştir.Bütün kirli ve kanlı terör faaliyetleri boyunca işlediği cinayetlerin haddi hesabı yoktur. Örgütün kurucusu terör şebekesinin başı; ‘her evden üç kişi isterim; birini ölü olarak toprağa, birini mahkûm olarak hapishaneye ve birini de militan olarak dağa’ demiş, böylece bin yıldır aynı evde yaşayan, aynı mezara gömülen, aynı yürekte atan bu aziz milletin kardeşliğine kastetmiştir.Bu planlarla Kürt evinden binlerce kız, binlerce erkek, daha çocuk yaşta kaçırılarak, kandırılarak ve her yolla ikna edilerek dağa kaçırılmış, birçoğu örgüt içinde canice infaz edilmiştir. Sonuç olarak vatanımıza kasteden bu şer ittifakı, başta milletin engin vatan sevdası, bu sevda uğruna can feda etmekte bir an bile tereddüt etmeyen milletimizin kahraman evlatları, Edirne’den Hakkâri’ye tek yürek atan milletimizin iman dolu çelik göğsüne çarpmış ve hedeflerine ulaşamamışlardır. PKK terörüne karşı mücadele ederek canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve PKK terörüne bir anlamda kurban edilen tüm vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle yad ediyorum.
Devletimizin “Terörsüz Türkiye” hedefiyle başlattığı bu sürecin PKK’nın feshi ile yeni bir aşamaya geçtiğini görmekten duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek isterim.Türkiye’nin sırtında habis bir ur ve ayağında bir pranga gibi duran PKK’nın feshinin, milletimizin huzurlu ve müreffeh geleceği ve ülkemizin kalkınmasının önündeki engellerin kalkması adına bir milat olmasını diliyorum.Elbette bu sürecin neticelenmesi, PKK’nın silahları teslim etmesi, yönetici kadroların 3. ülkelere gönderilmesi ve benzeri nispeten teknik konular, devletin ilgili kurumları tarafından takip edilecektir. Ancak devlet ve millet olarak üzerine titrememiz gereken hassas konular var; bu vatan için can feda eden şehitlerimizin hatırasına, kalpleri acıyla dolu annelerine, eşlerine, çocuklarına sahip çıkılmalıdır. Milletimizin ve şehitlerimizin yadigarı ailelerinin, gazilerimizin oluşacak yeni gerçekliğe uyumu kolay olmayacaktır. Devletin bu konuda tedbirler alması, yaralı yürekleri teskin etmesi elzemdir. Açıkça belirtmek gerekir ki, başarıya ulaştığında bu süreç milletimizin, ülkemiz ve devletimizin büyük bir prangayı kıracağı bir süreç olacaktır. Yapmak zor, yıkmak kolaydır. Bu nedenle esas erdem, yıkmanın değil inşa etmenin yanında durmaktır. Yıllarca Kandilden gelen talimatlarla baskı altına alınan sadece Kürtler adına siyaset yapan çevreler değildi, aynı zamanda bu baskılar Türkiye’de sivil siyaset alanının daraltılmasına, demokrasi ve hukuk standartlarımızın aşağı çekilmesine yol açmıştır. Yıllarca afaki sloganlarla, gerçek dışı propagandalarla, tehdit ve baskılarla oluşan ‘konforlu’ alanlarda siyaset yapanlar artık geçeğin acı yüzüyle karşı karşıyadır. Artık kurtarılacak bir halk değil, aşına, ekmeğine, işine çözüm bulunacak bir halk vardır. Bu süreçte, yürütülmekte olan projeye kasteden bazı provokasyonlar, sabotaj girişimleri olabilir; PKK içerisinden bazı grupların olası silahlı eylemleri, bu terör organizasyonundan beslenen çevrelerin provokasyonları, bu süreci siyasi çıkar aracı olarak kullanmak isteyecek sağdan soldan muhteris siyasetçiler ve sürecin işletilmesinde yaşanması muhtemel aksaklıklar ortaya çıkabilir.
Ve asla unutulmaması gereken husus, olası bütün sabotaj ve provokasyonların arka planında Siyonist organizasyon ve mahfillerin olacağıdır. Nitekim PKK terörüne de en büyük destek her zaman Siyonist mahfillerden gelmiştir. Süreci yürüten devlet yetkililerimizi, tüm bu olası olumsuzluklara ve özellikle Siyonist planlara karşı dikkatli olmaları çağrısında bulunuyorum.
Bu süreçte Millî Mücadelemizin 1911-1921 döneminde, yedi düvele karşı vatan ve namus savaşı veren, kader ve istikbali bir olan milletimizin kardeşlik ruhuna yeniden alan açılmalıdır. Meclis içindeki partiler siyasi bir mutabakat sağlamalı, tüm sivil toplum kuruluşları, vakıflar ve kanaat önderleri bu sürece pozitif katkı sunmalıdır. PKK’nın fesih açıklaması üzerinden gelişmeleri bir yenilgi gibi sunmayı doğru bulmadığımızı da ifade etmek isterim. Tersine PKK’nın fesih açıklamasında da ifade edildiği gibi, ‘anlam yoksunluğuna düşerek ömrünü tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.’ Bu saatten sonra dile getirilecek her şey bir tür iç propaganda olarak görülmeli ve kıymet verilmememledir. Fesih açıklamasında yapılan Lozan Antlaşması vurgusu üzerine, “Lozan Türkiye’nin Tapusudur” başlıklı açıklamalar, Türkiye’de belirli siyasi çevrelerin içi boş ezberi ve kurgusal bir retorikten ibarettir. Altında Türkiye düşmanı İngiliz Lord Curzon’un imzasının ve arkasında Siyonist Haim Nahum’un aklının bulunduğu Lozan Antlaşması Türkiye’nin tapusu olamaz. Türkiye’nin tapusu yedi düvele kök söktürmüş asil milletimizdir. Emperyalist planlara ve onların maşası terör örgütlerine karşı topraklarını kanlarıyla sulamış şehitlerimizdir bu vatanın tapusu. Bu vatanın tapusu bin yıllık devlet geleneğimiz, vatanı namus bilen imanımızdır. Bu vatanın tapusu bu topraklarda kader birliği yaparak kenetlenmiş Türk ile Kürt’tür, Arap’la Laz’dır, Çerkez ile Arnavut’tur, Sünni ile Alevidir, vel hasıl bu devletin tapusu yek vücut aziz milletimizdir.
Her kritik süreçte Türkiye bölünecek-bölünüyor demek yerine, bin yıldır bizi bu topraklardan atmak ve devletimizi yıkıp vatanımızı bölmek isteyenlere karşı tek vücut olacak bir anlayışı yaşatmanın daha önemli olduğunu unutmamamız gerektiğini vurguluyor, bu sürecin ülkemiz, milletimiz ve bölgemiz için hayırlı bir neticeye ulaşmasını diliyorum.
40 yılı aşkın bir süredir bu aziz milletin canını yakan, asker, polis, korucu, öğretmen ve her meslek ve cenahtan on binlerce masum insanımızı öldüren, ülkemizin ayağına adeta pranga olan terör örgütü PKK kendisini feshettiğini duyurmuştur.
Türkiye’ye ve İslam alemine hasım birçok merkezin, İsrail’in, ABD’nin, Almanya ve Fransa’nın desteği ve sponsorluğuyla yürütülen bu terör faaliyetinde PKK, çok patronlu bir taşeron örgüt olarak ülkemizin, devletimizin bekasına kastetmiştir. Yürüttüğü etnik siyaset ve propaganda ile, ülkemiz ve bölgemizdeki Kürt kardeşlerimizi Türkiye’ye karşı hasmane duygularla kışkırtmak gibi şeytani bir plan uygulamış ve toplumsal birliğimize, bin yıllık kardeşliğimize kastetmiştir.Bütün kirli ve kanlı terör faaliyetleri boyunca işlediği cinayetlerin haddi hesabı yoktur. Örgütün kurucusu terör şebekesinin başı; ‘her evden üç kişi isterim; birini ölü olarak toprağa, birini mahkûm olarak hapishaneye ve birini de militan olarak dağa’ demiş, böylece bin yıldır aynı evde yaşayan, aynı mezara gömülen, aynı yürekte atan bu aziz milletin kardeşliğine kastetmiştir.Bu planlarla Kürt evinden binlerce kız, binlerce erkek, daha çocuk yaşta kaçırılarak, kandırılarak ve her yolla ikna edilerek dağa kaçırılmış, birçoğu örgüt içinde canice infaz edilmiştir. Sonuç olarak vatanımıza kasteden bu şer ittifakı, başta milletin engin vatan sevdası, bu sevda uğruna can feda etmekte bir an bile tereddüt etmeyen milletimizin kahraman evlatları, Edirne’den Hakkâri’ye tek yürek atan milletimizin iman dolu çelik göğsüne çarpmış ve hedeflerine ulaşamamışlardır. PKK terörüne karşı mücadele ederek canlarını feda eden aziz şehitlerimizi ve PKK terörüne bir anlamda kurban edilen tüm vatandaşlarımızı bir kez daha rahmetle yad ediyorum.
Devletimizin “Terörsüz Türkiye” hedefiyle başlattığı bu sürecin PKK’nın feshi ile yeni bir aşamaya geçtiğini görmekten duyduğumuz memnuniyeti ifade etmek isterim.Türkiye’nin sırtında habis bir ur ve ayağında bir pranga gibi duran PKK’nın feshinin, milletimizin huzurlu ve müreffeh geleceği ve ülkemizin kalkınmasının önündeki engellerin kalkması adına bir milat olmasını diliyorum.Elbette bu sürecin neticelenmesi, PKK’nın silahları teslim etmesi, yönetici kadroların 3. ülkelere gönderilmesi ve benzeri nispeten teknik konular, devletin ilgili kurumları tarafından takip edilecektir. Ancak devlet ve millet olarak üzerine titrememiz gereken hassas konular var; bu vatan için can feda eden şehitlerimizin hatırasına, kalpleri acıyla dolu annelerine, eşlerine, çocuklarına sahip çıkılmalıdır. Milletimizin ve şehitlerimizin yadigarı ailelerinin, gazilerimizin oluşacak yeni gerçekliğe uyumu kolay olmayacaktır. Devletin bu konuda tedbirler alması, yaralı yürekleri teskin etmesi elzemdir. Açıkça belirtmek gerekir ki, başarıya ulaştığında bu süreç milletimizin, ülkemiz ve devletimizin büyük bir prangayı kıracağı bir süreç olacaktır. Yapmak zor, yıkmak kolaydır. Bu nedenle esas erdem, yıkmanın değil inşa etmenin yanında durmaktır. Yıllarca Kandilden gelen talimatlarla baskı altına alınan sadece Kürtler adına siyaset yapan çevreler değildi, aynı zamanda bu baskılar Türkiye’de sivil siyaset alanının daraltılmasına, demokrasi ve hukuk standartlarımızın aşağı çekilmesine yol açmıştır. Yıllarca afaki sloganlarla, gerçek dışı propagandalarla, tehdit ve baskılarla oluşan ‘konforlu’ alanlarda siyaset yapanlar artık geçeğin acı yüzüyle karşı karşıyadır. Artık kurtarılacak bir halk değil, aşına, ekmeğine, işine çözüm bulunacak bir halk vardır. Bu süreçte, yürütülmekte olan projeye kasteden bazı provokasyonlar, sabotaj girişimleri olabilir; PKK içerisinden bazı grupların olası silahlı eylemleri, bu terör organizasyonundan beslenen çevrelerin provokasyonları, bu süreci siyasi çıkar aracı olarak kullanmak isteyecek sağdan soldan muhteris siyasetçiler ve sürecin işletilmesinde yaşanması muhtemel aksaklıklar ortaya çıkabilir.
Ve asla unutulmaması gereken husus, olası bütün sabotaj ve provokasyonların arka planında Siyonist organizasyon ve mahfillerin olacağıdır. Nitekim PKK terörüne de en büyük destek her zaman Siyonist mahfillerden gelmiştir. Süreci yürüten devlet yetkililerimizi, tüm bu olası olumsuzluklara ve özellikle Siyonist planlara karşı dikkatli olmaları çağrısında bulunuyorum.
Bu süreçte Millî Mücadelemizin 1911-1921 döneminde, yedi düvele karşı vatan ve namus savaşı veren, kader ve istikbali bir olan milletimizin kardeşlik ruhuna yeniden alan açılmalıdır. Meclis içindeki partiler siyasi bir mutabakat sağlamalı, tüm sivil toplum kuruluşları, vakıflar ve kanaat önderleri bu sürece pozitif katkı sunmalıdır. PKK’nın fesih açıklaması üzerinden gelişmeleri bir yenilgi gibi sunmayı doğru bulmadığımızı da ifade etmek isterim. Tersine PKK’nın fesih açıklamasında da ifade edildiği gibi, ‘anlam yoksunluğuna düşerek ömrünü tamamlamış ve feshini gerekli kılmıştır.’ Bu saatten sonra dile getirilecek her şey bir tür iç propaganda olarak görülmeli ve kıymet verilmememledir. Fesih açıklamasında yapılan Lozan Antlaşması vurgusu üzerine, “Lozan Türkiye’nin Tapusudur” başlıklı açıklamalar, Türkiye’de belirli siyasi çevrelerin içi boş ezberi ve kurgusal bir retorikten ibarettir. Altında Türkiye düşmanı İngiliz Lord Curzon’un imzasının ve arkasında Siyonist Haim Nahum’un aklının bulunduğu Lozan Antlaşması Türkiye’nin tapusu olamaz. Türkiye’nin tapusu yedi düvele kök söktürmüş asil milletimizdir. Emperyalist planlara ve onların maşası terör örgütlerine karşı topraklarını kanlarıyla sulamış şehitlerimizdir bu vatanın tapusu. Bu vatanın tapusu bin yıllık devlet geleneğimiz, vatanı namus bilen imanımızdır. Bu vatanın tapusu bu topraklarda kader birliği yaparak kenetlenmiş Türk ile Kürt’tür, Arap’la Laz’dır, Çerkez ile Arnavut’tur, Sünni ile Alevidir, vel hasıl bu devletin tapusu yek vücut aziz milletimizdir.
Her kritik süreçte Türkiye bölünecek-bölünüyor demek yerine, bin yıldır bizi bu topraklardan atmak ve devletimizi yıkıp vatanımızı bölmek isteyenlere karşı tek vücut olacak bir anlayışı yaşatmanın daha önemli olduğunu unutmamamız gerektiğini vurguluyor, bu sürecin ülkemiz, milletimiz ve bölgemiz için hayırlı bir neticeye ulaşmasını diliyorum.
